Tebük Savaşı

29.09.2016 15:12

Tebük Savaşı

Artık İslâm devleti, çevresine korku salan bir güç oldu. Bu devletin sınırlarını ve topraklarını korumak Müslümanların başlıca görevi idi. Çünkü bu devletin güven içinde varoluşu, İslâmî risaletin yeryüzünün her tarafına ulaştırılmasının ön şartını oluşturuyordu.

Hz. Peygamber (s.a.a) Bizanslılar ile savaşa hazır olmaları için İslâm devletinin her tarafında seferberlik ilân etti. Çünkü Bizanslıların Arap Yarımadası'na saldırarak İslâm devletini düşürmek ve İslâm dinini yok etmek için hazırlandıkları yolunda haberler geldi. O yıl kuraklık ve kıtlık yılı ve vakit,dönem, çok sıcak geçen bir yaz mevsimi idi. Bu durum güçlü, deneyimli, silâh, malzeme ve asker sayısı bakımından üstün durumda olan düşmanın karşısına çıkma zorluğunu arttırıyordu. Diğer yandan da Bu durum zayıf ruhların ve maneviyatı düşük kimselerin isteksiz davranmalarına ve işi ağırdan almalarına yol açarken münafıkların tekrar ortaya çıkarak açıktan azimleri törpüleme ve İslâm'ı savunmasız bırakma doğrultusundaki çalışmalarını yoğunlaştırmaya cesaretlendirdi.

Bazıları dünyaya aşırı bağlılıkları sebebi ile orduya katılmaya yanaşmazken, diğer bazıları şiddetli sıcakları bahane gösterdiler. Başka bazıları da aşırı yoksullukları ve sSamimî müminlerin Allah yolunda cihat uğruna mallarını harcamalarına rağmen, bazıları da aşırı yoksullukları ve Hz. Peygamber'in (s.a.a) savaşçıları teçhizatlandırıp yanında götürme imkânlarının kıtlığı sebebi ile seferberliğe katılmadılar.

Bu arada Hz. Peygamber'in (s.a.a) kulağına, münafıkların bir Yahudi'nin evinde toplanarak insanları savaşa katılmaktan caydırmaya, onları düşmanla karşılaşma konusunda korkutmaya çalıştıkları yolunda haberler geldi. Bu haberi alır-almaz hemen işe kararlı ve şiddetli bir yaklaşım ile el koyarak başkalarına ibret dersi olsun diye birilerini göndererek söz konusu bozguncuların evlerini yaktırdı.

Bu durumla ilgili inen ayetlerde münafıkların sinsi komploları açığa vurulmuş, işi ağırdan alanların isteksizlikleri kınanmış, savaşa katılma imkânına sahip olmayanların mazur oldukları vurgulanmıştır. Müslüman ordusunun savaşçı sayısı en az otuz bin kişiye ulaştı. Hz. Peygamber, zekâsının yüksekliğinden, isabetli tedbir alma yeteneğinden ve güçlü yakininden emin olduğu Hz. Ali'yi Medine'de yerine bıraktı. Çünkü münafıkların şehirde yıkıcı eylemler yapabileceklerinden endişe ediyordu. Nitekim Hz. Ali'yi yerine almak üzere görevlendirirken: "Ey Ali, Medine şehri ancak ya benim ile veya seninle düzelir." dedi.